S.s.s

Sıkça Sorulan Sorular

GENEL SORULAR

Türk Hukukunda avukatla temsil istisnai haller dışında zorunlu değildir. Taraf ehliyeti olan kişiler kendi davalarını kendi takip edip, beyanlarını kendileri verebilirler. Ancak işbu davalarda, kişilerin kendisini avukatla temsil etmesi yaşanabilecek muhtemel zararları önleyecektir. Güncel Yargıtay içtihatları, kanun uygulamaları ve dava aşamaları karşısında hak kaybına uğramamak adına bu alanda özel eğitim görmüş bir avukattan hukuki ve profesyonel bir yardım almak yargılama sürecinin sağlıklı ilerlemesine yardımcı olur. Bir avukattan alınacak hukuki yardım, yargılama sürecinde hakkın aktif ve etkin bir şekilde ileri sürülmesini sağlar. Dolayısıyla hukuki konularda gereken bilgi ve tecrübeye sahip olmadan yapılacak herhangi bir işlem, telafisi imkansız zararlara yol açabilir.
Bunun dışında, herhangi bir suçlamayla karşı karşıya kalan herkes; avukat tutma, avukatı varsa çağırma, avukatı olmadan konuşmama, avukat tutmaya maddi gücü yoksa kendisine avukat tayin edilmesini isteme hakkına sahiptir. Zira yaşı küçük olanlar, kendini savunamayacak ölçüde malul, sağır ve dilsiz olan şüpheli, sanık veya müştekiler ile alt sınırı 5 yıldan fazla olan bir suçtan yargılanan şüpheli veya sanıkların; avukat tutmaları yahut bu dosyalara avukat atanması zorunludur. . Bu gibi durum ve davalarda avukat tutmak zorunludur. Bahsedildiği üzere; avukat tutacak maddi gücü olmayan vatandaşlara Baro tarafından yetkilendirilen bir avukat atanır.

Avukatlık ücreti; müvekkil ile vekalet ilişkisi kuran avukata, takip edeceği iş ve işlemler dolayısıyla ödenecek olan ücrettir. Avukatlık ücreti, Türkiye Barolar Birliği tarafından yıllık olarak belirlenir. Avukata ödenecek olan ücret her yıl güncellenip yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin altında kararlaştırılamaz. Bu ücretin kapsamı vekil ile vekil eden arasında yapılacak sözleşme ile de belirlenebilir. Avukatlık ücreti ödeme durumu olmayan kişiler il barosuna adli yardım başvurusu yaparak, kendisine bir avukat tayin edilmesini talep edebilir.

Davaların ne kadar sürede sonuçlanacağı, davaya ve konusuna göre değişkenlik göstermektedir. Dava tarafları, öne sürülen deliller, beyanlar ve yapılması gereken işlemler davanın sürecini ve süresini etkileyen faktörlerdir.

Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
Bu hususlardan (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.

Türkiye’deki kişiler noterlikler, yurt dışında yaşayan kişiler ise konsolosluklar aracılığıyla vekaletname çıkarabilirler. Avukatlar istisnai haller dışında vekaletname olmadan işlem yapamamaktadırlar. Avukatınızla görüştükten sonra size verdiği bilgiler ve gerekli yetkileri kapsayan vekaletnamenizi çıkarabilirsiniz.

Hukuk mahkemesi davalarında; davayı açan taraf dava açıldığı sırada harç, masraf ve diğer giderleri peşin olarak mahkeme veznesine yatırır. Ancak yargılama giderleri dava sonuçlandığında davayı kaybeden tarafa yüklenir.

E-Devlet bilgilerinizle UYAP Vatandaş Portal’a giriş sağlayıp dava ve icra dosyalarınızı görüntüleyebilirsiniz.

Tanık olduğunuz duruşmaya gitmezseniz, adliyeye kolluk zoruyla götürülebilir ve gitmemeniz halinde bundan doğan masrafları ödemek zorunda kalabilirsiniz.

AİLE HUKUKU

Süreç boşanma sebebine ve davanın anlaşmalı ya da çekişmeli olup olmadığına göre değişiklik göstermektedir. Yine bununla birlikte mahkemelerin iş yükü ile yoğunluğu ve tarafların iddia ettikleri hususları ispat edecek delilleri sunması ve bu delillerin incelenmesi gibi birçok husus boşanma davasının süresi üzerinde etkili olmaktadır. Anlaşmalı boşanma davaları genellikle tek celsede sona ermektedir, ancak böyle bir zorunluluk söz konusu değildir. Çekişmeli boşanma davalarında yukarı belirtilen hususlarla birlikte davanın seyri değişim gösterebilecek olup 6 celse sürebilmektedir.

Boşanma davalarında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise kesin yetkili olmayıp, işbu dava eşlerin dava açılma tarihinden önce son altı ay beraber ikamet ettikleri aile konutunun bulunduğu yer ya da eşlerden birinin ayrı olarak ikamet ettikleri yerde açılabilir.

Boşanma davası ile taraflar nafaka ve maddi ve manevi tazminat talep edilebilir.

Çocuğun velayetinin kimde kalacağı konusunda, hakim çocuğun menfaatleri neyi gerektiriyorsa ona göre karar verir. Mahkemece bu konuda bir sosyal hizmet uzmanından da rapor aldırır. Çocuğun gelişimi için en uygun fiziki ve psikolojik şartları sağlayacağı düşünülen tarafa velayet verilir.

Boşanma davalarında tazminat talep edilebilir. Maddi tazminat kusursuz veya daha az kusurlu olan eşin evlilik birliğinde mevcut ve ileride beklenen menfaatlerinin sarsılması nedeniyle verilen bir tazminat türüdür. Maddi tazminat taleplerinde karar verilirken tarafların kusura ilişkin ve ekonomik durumları belirleyici olacaktır. Manevi tazminat kararı ise; kusursuz veya daha az kusurlu olan tarafın, kişilik haklarının zarara uğradığına ilişkin kanaat getirilmesi halinde verilecektir. Burada da talebin değerlendirilmesindeki belirleyici faktör; evlilik birliğinde yaşanan olaylar, kusurun ağırlığı ve tarafların ekonomik durumudur.

Hakim; boşanmaya karar verirken nafaka konusunda eşlerin ekonomik durumlarına ve boşanma nedeniyle yoksulluğa düşüp düşmeyeceklerine dikkat edecektir. Dolayısıyla nafakaya karar verilirken eşlerin sosyal ve ekonomik durumları en belirgin kriterlerdir. Nafaka ödeyecek eşin işi, ailenin önceki yaşam tarzı gibi hususlar dikkate alınır.

Boşanmayla birlikte maddi açıdan zorluğa düşecek olan taraf nafaka talep edebilir. Bu durumda nafaka talep eden tarafın kadın ya da erkek olması bir fark yaratmaz. Yalnızca nafaka talep eden tarafın ağır kusurlu olmaması haline dikkat edilir.

Nafaka borçlarının ödenmemesi halinde, nafaka alacaklısı eş isterse icra takibi yoluna giderek söz konusu nafaka alacağını takip edebilir. Bununla birlikte nafaka alacaklısının nafaka borçlusunu şikayet etme hakkı bulunmaktadır.

Günümüz değişen koşullarında düşük kalan nafaka alacaklarına karşı çözüm yolları mevcuttur. Nafaka kararı alınırken artan oranlı belirtilmesi söz konusu olabilir ya da nafaka alacaklısı eş Nafaka Artırım Davası ile aldığı nafakanın artırılmasını talep edebilir. Nafaka Artırım davasında hakim, nafaka alacağını o günün koşullarına uygun bir şekilde değerlendirip yeni bir alacak belirleyecektir.

Nafakanın Uyarlanması davası ile, hakimin günün sosyal ve ekonomik koşullarını değerlendirerek bir karar vermesi söz konusu olacaktır.

Yurt dışındaki boşanma kararı, ülkemizde kendiliğinden geçerlilik kazanmaz. Türkiye mahkemelerinde dava açarak, yurt dışında verilen boşanma kararının tanıma ve tenfizinin talep edilmesi gerekmektedir.

Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için;
-Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalıdır.
-Eşlerin birlikte başvurması veya bir eşin, diğerinin davasını kabul etmesi gerekir.
-Mahkeme tarafları bizzat ve aynı anda dinlemeli ve tarafların iradelerini serbestçe açıkladığına kanaat getirmelidir.
-Anlaşmalı boşanma protokolü mahkemece uygun bulunmalıdır.
-Protokolde boşanmanın mali sonuçları ve müşterek çocukların durumu düzenlenmiş olmalıdır.

CEZA HUKUKU

Soruşturma aşaması, suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi ifade eder. Bu evrede iddia makamı; delilleri toplar, delilleri koruma altına alır, şüphelileri tespit eder ve suç iddiasını oluşturur. Bu süreçte suç iddiası araştırılacak ve tespit edilen şüphelilerle ilgili suç şüphesi yeterli yoğunlukta ise iddianame düzenlenecektir.

Kovuşturma; iddianamenin kabulünden hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade eder. Bu evrede mahkeme, iddianameye konu olay ile ilgili sanığı yargılar ve sanığın bu eylemi işleyip işlemediği hususunda bir karara varır.

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar CMK m.172’de yer alır ve yapılan soruşturma sonucunda kamu davasının açılması için yeterli şüpheyi oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturmanın mümkün olmaması hallerinde, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısının verdiği karardır.

Bunun yanı sıra CMK m.173’te etkin pişmanlık veya şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı halinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilebileceği düzenlenmiştir.

Kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçilirse, dava hakkında düşme kararı verilecektir. Bununla birlikte eğer, şikayet konusu birden fazla kişi tarafından işlenmişse, bir kişinin şikayetten vazgeçmesi diğerlerini de etkileyecek ve tüm sanıklar hakkında düşme kararı verilecektir.

Şikayetten vazgeçme, yapılmış bir şikayetin geri alınması anlamına gelir. TCK m.73/4’e göre kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürecek, fakat eğer hüküm kesinleştikten sonra vazgeçilirse cezanın infazına engel olmayacaktır.

Uzlaşma; uzlaştırmaya tabi suçlar bakımından bir muhakeme şartı olup, uzlaşma safhası gerçekleşmeden kovuşturma aşamasına geçilemeyecektir.

Uzlaştırmacı ise, uzlaştırma evrakını teslim alır ve 30 günde uzlaştırma işlemini sonuçlandırır.

Tarafların uzlaşamamaları durumunda, uzlaştırmacı hazırladığı raporu, tutanakları uzlaşma bürosuna gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlenerek süreç sonlandırılır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, uzlaşma kapsamındaki suçlar belirlenmiştir ve diğer suçlarda uzlaşma süreci uygulanmamaktadır. CMK kapsamında belirlenen uzlaşmaya tabi suçlar şunlardır:
Basit kasten adam yaralama suçu
Taksirle adam yaralama suçu
Kasten yaralama suçunun ihmalinin davranışla incelenmesi durumu
Tehdit suçu
Konut dokunulmazlığının ihlal edilmesi suçu
İş ve çalışma hürriyetinin ihlal edilmesi suçu
Dolandırıcılık suçu
Nitelikli hırsızlık suçu
Güveni kötüye kullanma suçu
Suç eşyasının satın alınması ve satılması suçu
Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu

Kovuşturma bitiminde sanık için hükmolunan ceza 2 yıl ve daha az süreli hapis veya adli para cezası ise ve Kanundaki koşullar da gerçekleşmişse hükmün açıklanmasının 5 yıl süre ile geri bırakılması; bu süre içinde kişinin kasıtlı bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik hükümlerine uygun davranması halinde hakkında verilmiş olan cezanın yok sayılmasıdır. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.

-Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olmalıdır.
-Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
-Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)kararları ile ilgili kayıtlar adli sicilde tutulmayıp kendine özgü başka bir sistemde toplanır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir mahkûmiyet kararı olmadığından, adli sicile de kaydedilmez ve sanık sabıkalı kabul edilmez.

CMK m. 173/1’e göre suçtan zarar gören veya şüpheli, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz edebilir.

CMK m.100/1’e göre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin varlığı halinde tutuklama kararı verilebilir. Bilinmelidir ki, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilemez. Zira tutuklama istisnai bir yöntemdir.

Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

CMK m.251’e göre 01.01.2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere üst sınırı 2 yılı geçmeyen, hapis cezası veya para cezası gerektiren suçlarda belirli koşullarda Asliye Ceza Mahkemelerinin dosya üzerinden karar vermesine Basit Yargılama Usulü denir. Koşulları ise şunlardır:

Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya
üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.
Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir.
Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.
Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir.
Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.
Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.

Kararın öğrenilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilmezse hüküm kesinleşir. İtiraz üzerine hükmü veren mahkemece duruşma açılır ve genel hükümlere göre yargılamaya devam olunur.

Adli sicil kaydı; cezanın veya güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması, şikayetten vazgeçmeye veya etkin pişmanlığa bağlı olarak ceza mahkumiyetinin tüm sonuçları ile ortadan kalkması, ceza zamanaşımının dolması, genel af çıkarılması halinde Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından silinir ve arşiv kaydına alınır. Bunun dışında, hükümlünün ölümü halinde de kayıtlar tümü ile silinecektir.

Karakola ya da jandarmaya giderek suç duyurusunda bulunabileceğiniz gibi doğrudan savcılığa müracaat ederek de suç duyurusunda bulunma imkanınız vardır.

İCRA HUKUKU

İcra dairesinden gelen tebligatın içeriğine göre yapılması gereken işlemler değişiklik gösterir. İcra emrine karşı yapılacak işlem farklı iken, ödeme emrine karşı başvurulabilecek yol farklıdır. Bu sebeple, bir icra avukatından destek alınması, telafisi mümkün olmayan hak kayıplarının önüne geçecektir.

Ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde icra dairesine verilen bir dilekçe ile itiraz edilir. İtiraz dilekçesinin içeriği, ileride muhtemel itirazın iptali davasında önem arz etmektedir.

Borçlu icra takibine itiraz etmesi halinde;alacaklı itiraz tarihinden 6 ay içerisinde icra mahkemesine itirazın kaldırılması davasını, bir sene içerisinde de genel mahkemelerde itirazın iptali davasını açabilir. Süresi içerisinde bertaraf edilen itiraz sonucunda takibe kaldığı yerden devam edilir.

İtiraz etmemeniz halinde, itiraz süresi sonunda hakkınızdaki icra takibi kesinleşir. Takip kesinleştikten sonra evinize hacze gelinebilir, bankada bulunan paralarınıza, gayrimenkullerinize ve üçüncü kişilerde bulunan hak ve alacaklarınıza haciz konulabilir.

Borçlunun itirazı üzerine duran ilamsız icra takibinin devamının sağlanması için alacaklının başvurabileceği iki yol vardır. Alacaklı olduğunu her türlü delil ile ispat edebileceği itirazın iptali davası açabilir ya da elinde alacaklı olduğunu gösteren imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senet veya resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belge varsa itirazın kaldırılması davası açabilir.

Takibin başlatıldığı icra dairesi banka hesabına, yani direkt icra dosyasına ya da alacaklıya veya vekiline ödeme yapılabilir.

E-devlet bilgileriniz ile UYAP Vatandaş Portal’a giriş sağlayarak icra dosyalarınızı ve hacizlerinizin hangi dosyaya ilişkin koyulduğunu görüntüleyebilirsiniz.

Kural olarak, hacizli malların satılmasına bir engel yoktur. Ancak, hacizli olarak malı satın alan tarafın sorumluluğu devam etmektedir. Taşınır mallarda 6 ay, taşınmaz mallarda ise 1 yıllık haciz süreleri içerisinde; alacaklı, haczedilen malın satılarak paraya çevrilmesini talep edebilir. Bu olası durumda ise mal, hacizli olarak satın alan kişiden alınarak satılabilir.

Emekli maaşları kural olarak haczedilemez. Takip kesinleştikten sonra borçlunun muvafakatı (onayı) halinde haczedilebilir. Emekli maaşlarında haczin kaldırılması süreye bağlı değildir ve icra müdürlüğünden talep edilir.

Haczedilen eşyanın borçluya ait olmaması halinde bu durum borçlu tarafından icra memuruna ifade edilir ve haciz tutanağına yazılır. Bu halde eşyanın sahibi olduğu bildirilen kişiye durum bildirilir. Üçüncü kişinin “istihkak davası” açma hakkı vardır. Karmaşık bir dava olup hukuki yardım alınması önerilir. Haksız bildirim yapılması halinde tazminat ödeme yükümlülüğünüz doğabilir.

SİGORTA HUKUKU

Araç değer kaybı, meydana gelen bir kaza sonrası onarılan aracın ikinci el piyasa fiyatına göre değer kaybetmesidir. Kaza sonrası aracın satış fiyatı, kaza öncesi satış fiyatından daha düşük olacaktır.

Değer kaybının oluşması ve talep edilebilmesi için aranan ilk şart, kaza yapan aracın meydana gelen kazada kusursuz olması ya da tam kusurlu olmamasıdır. Dolayısıyla değer kaybı talebinde kusursuz olan araç sahibi değer kaybının tamamını, tam kusurlu olmayan araç sahibi ise değer kaybını kusursuz olduğu ölçüde alabilir.

Kaza meydana geldiğinde gerekli evraklar ile birlikte kusurlu aracın sigortasına başvuru yapılır. Başvurular internet üzerinden e-posta yoluyla ya da iadeli taahhütlü posta yoluyla yapılabilir. 15 gün içerisinde ödeme yapılmaması halinde dava yoluna gidilebilir.

Trafik kazası dolayısıyla yaralanan kişinin, zararını talep edebilmesi için kusursuz olması veya tam kusurlu olmaması aranır. Bu bağlamda gerekli evraklarla birlikte sigorta şirketine başvuru yapılır. Sigorta şirketi teminat limiti dahilinde ödeme yapabilir, şirketin ödeme yapmaması halinde dava yoluna gidilebilir. Burada gerekli evraklar temin edilirken dikkat edilmesi gereken hususlar söz konusu olup, başvuru yöntemi ve yargılamaya özgü teknik hususlar açısından hak kaybı yaşanmaması adına başvuruların avukat kanalıyla yapılması önem arz etmektedir.

MİRAS HUKUKU

Mirasbırakan vasiyetname bırakmamışsa ve eşi ve çocukları varsa; 1/4 hissesi sağ kalan eşine, geri kalan 3/4 hisse çocuklar arasında eşit oranda paylaştırılır. Eşi veya çocuk yok ise anne ve babaya eşit olarak paylaştırılır. Miras payları soy bağına göre aşağı ve yukarıya doğru gider. Veraset belgesinde mirasçıların mirasa ortak olma oranları gösterilir.

Veraset ilamı ölen veya gaipliğine karar verilen kişinin yasal mirasçılarına ve mirastaki paylarını gösteren aksi sabit oluncaya kadar geçerli mahkeme kararıdır.

Vasiyetname var ve saklı paylı mirasçıların saklı paylarını ihlal etmiyorsa miras vasiyetnameye göre paylaşılır (vasiyetnamede saklı payı olan mirasçıların saklı payları aleyhine bir hüküm varsa bu mirasçılar tenkis davası açabilirler)

Mirasbırakan kişi, kendi mirası üzerinde dilediği gibi tasarruf etme hakkına sahiptir. Ancak bu tasarruf, Türk Medeni Kanunu’nda saklı paylı mirasçı olarak belirtilen mirasçıların haklarını ihlal etmemelidir. İhlalin varlığı halinde saklı paylı mirasçılar tenkis davası açarak miras paylarını alabilirler.

Miras bırakanın çocukları için miras payının yarısı, anne ve babadan her biri için miras payının 1/4 ü, kardeşlerden her biri için yasal miras payının 1/8 i, sağ kalan eş için anne baba veya çocuklar ile mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde miras payının 3/4 ü oranındaki haklarının miras bırakan tarafından vasiyetname ya da başka ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir kişi veya kuruma bırakılamaması durumuna saklı pay denir. Saklı payı ihlal edilen kişi tenkis (indirim) davası açabilir.

Saklı paylara ihlal edilmeksizin yapılan yasal paylaştırmalar geçerlidir. Bu paylaştırmada hiç pay verilmeyen ya da saklı payı ihlal edilen mirasçılar tenkis ya da iptal davası açabilirler. Ülkemizde sıkça görülen vakalar özellikle erkek çocuklar arasında mirasın satış muamelesi gösterilerek paylaştırılmasıdır ki buna karşı muvazaa (danışıklı işlem) nedeni ile iptal ya da tenkis davası açılabilir. Kanunumuzda mirasçılık bakımından kız ve erkek çocuklar arasında hiçbir farklılık yoktur. Bu yasa hükmüne aykırı olarak yapılan satış ve bağışlamalar iptal edilebilir.

Nikahsız eşin hukuken hiçbir miras hakkı yoktur. Çocukların mirasçılığı evliliğe bağlı değildir. Evlilik içi ve dışı doğan çocuklar aynı oranda mirasçı olurlar. Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası, kardeşleri veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.

Mirası reddetmek isteyen kişiler yasal süresi (3 ay)içerisinde mahkemeye müracaat edebilirler.

Miras bırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder ve mirastan hak elde edemez. Mirastan feragat eden kimse (aksi kararlaştırılmış olmadıkça) feragat etmek için bir karşılık almış ise bu kişinin çocukları, torunları (altsoyu) vs. de mirastan feragat etmiş sayılır. Yazılı olarak yapılabilen bu sözleşmenin Noterde yapılması ispat kolaylığı açısından tavsiye edilir.

Tapu kütüğüne aile konutu şerhinin konulabilmesi için Tapu Sicili Tüzüğü Madde 57 uyarınca; konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan bir belge ile muhtarlıktan veya varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile birlikte vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanının ibrazı ile Tapu Müdürlüğü’ne müracaatı gerekmektedir. Ayrıca E-Devlet üzerinden de şerh koyulma işlemi yapılabilmektedir.

Miras paylaşımını, mirasçılar kendi aralarında yapabildikleri gibi hukuki süreç başlatarak Miras Paylaşımı Davası ile de yapılmasını sağlayabilirler. Miras bırakan kişi öldükten sonra var olan yasal mirasçı listesindeki kişiler; dilerlerse kendi kararlaştıracakları oranda mal paylaşımı yapabilirler. Fakat bunun gerçekleşmesi için bütün yasal mirasçıların sorunsuz bir şekilde yapılan paylaşımı kabul etmesi gereklidir.
Eğer tek bir mirasçı dahi yapılan serbest paylaşımdan memnun kalmazsa, mirastan alması gereken payın daha fazla olduğu yönünde hak iddia ederse; hukuki işlem başlatması gerekir. Bunun için bu mirasçı, Miras Taksimi Davası açabilir. Miras Taksimi Davası açıldığında, mirasçılar arasında yapılmış olan serbest miras paylaşımının hükmü kalmaz.

Mirasın paylaştırılması mirasçıların aralarında yapacakları anlaşma ile mümkündür. Aksine düzenleme olmadıkça mirasçılar, paylaşmanın nasıl yapılacağını serbestçe kararlaştırırlar. Ancak paylaşım sırasında ortaya çıkan ihtilafların mirasçılarca çözümlenememesi durumunda, her mirasçı mirasın paylaşımının mahkeme tarafından gerçekleştirilmesini miras paylaşımı davası ile talep edebilir. Dolayısıyla mirasçılar aralarında anlaşamazlarsa, miras bırakan da bir ölüme bağlı tasarrufla bu konu hakkında düzenleme yapmamışsa, hâkime müracaat edilir.

Muris muvazaası ispatının yapılarak davacının açtığı davayı kazanmasına neden olmaktadır. Davanın kazanılması için davacının muvazaayı ispat etmesi gerekmektedir. Muvazaa üçüncü kişileri aldatmak amacı ile yapılan gizli bir anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Örneğin; Borçları yüzünden evini kaybetme riski ile karşılaşan bir kişi evini güvendiği ve tanıdığı birine satılmış gibi göstermesi muvazaalı satış yanı danışıklı satış olmaktadır. Bu durumdaki borçlu kişi evini başkasına satmış olarak alacaklılardan evini kurtarmayı hedeflemektedir.
Bu şekilde yapılan muvazaalı satışların iptali için Asliye Hukuk Mahkemelerine dava açılması ve davacının davayı kazanması için muvazaa ispatı gereklidir.

Muris muvazaa ispatları nasıl olur ve muvazaa ispatı olabilecek durumlar şu şeklide sıralanmaktadır; Kişinin paraya ihtiyaç olmadan durduk yere satış yapmış olması durumu,
Satılan taşınmazın değerinin altında rakamlarda gösterilmiş olması durumu,
Yapılan satış işleminin kişinin ölümüne yakın bir tarihte yapılmış olası durumu,
Kişinin vefatından önce söylediği sözler (onları mirasımdan mahrum bırakacağım gibi) şahit beyanı olursa muvazaa ispatı olabilir.

SINIRIMIZ YOK!

ATM HUKUK BÜROSU

Bizleri seçerek siz kazanırsınız!